Ne Anlatayım?

Son zamanlarda bir miktar podcast dinledim. Çok hoşuma giden sohbetler oldu ve ardından acaba ben de bir podcast yayını yapsam dinleyen olur mu, ne anlatsam diye kafamda düşünceler geçmeye başladı. Fakat bazı sorunlarım var.

Bir kere en büyük problemim neden bahsetsem konusu. Bu tip konuşmalarda sıklıka yer alan konu insanlar. Başka insanların tavırları, yaşamları üzerinden düşünceler en sık rastlanan sohbet konusu. Tabi bu konular ayrıca bolca genelleme içerir. Benim başka insanlar hakkında konuşma üzerine beceriksizliğimin kökeninde yıllardır her zaman bundan kaçmış olmam yatıyor. Herkesin hayatı kendine, öyle mecbur kalmış öyle yapmış, belki onun yerinde ben olsam ben de öyle yapacaktım, bana ne kim ne yaptıysa yapmış şeklindeki yaklaşımlarımdan ötürü dedikoducuların yüz karasıyım. Ne yazık ki benimle böyle ağız tadıyla başkaları hakkında konuşmak söz konusu değil.

Başkalarından konuşmayıp en iyi bildiğim kendim çocuklarım ve kocam hakkında konuşayım desem, o zaman da kim bizi ne yapsın düşünceleri beni durduruyor. Doğru ya, ben başkalarını merak etmiyorsam bizi kim neden merak etsin? Benim düşüncelerim neden değerli olsun?

Sonracıma, işte popüler konular var mesela her daim her koşulda satan. Nedir bunlar yemek, güzellik, zayıflama, annelik üzerine sohbetler. Biraz daha ileri gidersem politika, futbol, filmler, diziler, kitaplar, seyahat... Bu konulardan birinde kulvara çıkmak şimdiki zamanda oldukça kolay olmasına karşın insanlar bunlardan ya zaten bıktı, bıkmadıysa da hali hazırda sevdiği takip ettiği kişileri buldu. Gerçekten yıllardır çok profesyonel şekilde bu alanlarda sosyal medya üzerinde ilerlemiş insanlar var.  

Sonra aklıma bir konu geldi, aslında zaman zaman farklı zamanlarda aklıma geliyor bu. Daha doğrusu birilerini dinlediğimde, okuduğumda vs farkediyorum. Dün dinlediğim podcastte birisi, bir konuda düşüncelerini ifade ederken, anlatmaya çalıştığı şeyin özünü aslında kendisinin de anlamadığını farkettim. Bazı şeyler okumuş araştırmış, biraz da üstüne düşünmüş ancak (bence tabi) tam oturmamış. Oturmadığı için düşüncesini ifade ederken ard arda sıraladığı iki cümle birbirleriyle tutarlı değil. Bir de böyle durumlarda bolca yapılan laf kalabalığı yaparak konunun özünü unutturma yöntemini kullanıyor. Aslında bunu yapan kişi de yaptığının farkında değil çünkü asıl mesele, zaten kendi de konuyu çok iyi anlamadığı için bir sürü şey söyleyerek, daldan dala atlayarak anlatmaya çalışıyor ve bu hareket yardımcı olmayı bırak aslında olayı daha da karmaşıklaştırıyor, özden uzaklaştırıyor.

Kendimle ilgili farkında olduğum ve en gurur duyduğum beceri budur. Konuları, olayları çözümleme ve sonra da konuyu basitleştirip anlamayı kolaylaştırma becerisi. Bu tabi ki fiziğin bana getirisi. En karmaşık fizik problemlerini, tüm formülleri göz ardı ederek kafanda canlandırıp olay döngüsünü çözebiliyorsan, o problemi anlamışsın demektir. Bunu her konuya uygular ve kullanırım. Çok da faydasını görürüm.

Kimi zaman çok ünlü ağızlardan çıkan öyle tutarsız söylevler duyuyorum ki resmen bıyık altından gülüyorum. Üstelik o ağızları ağzı açık dinleyen bir sürü başka insan oluyor. Fakat iyi bildiğim başka bir şey varsa o da; bu insanlara düşüncelerindeki tutarsızlığı söylemenin kolay olmadığıdır. Çünkü bunu kabul edecek veya anlamaya hazır insan bulmak çok zor, zaten böyle bir farkındalığı olsa kendisi baştan farkederdi. Vakti zamanı gelince (ve ya gelirse) hayat ona kendi doğrularını zaten öğretecektir. Sonuçta, en iyi bildiğim konuda da yapacak hiç bir şeyim yok ve bu becerimi kendimden başka kimsede kullanmam zor. Dolayısıyla bir podcast yapayım ama ben ne anlatayım? 🤷🏻‍♀️









Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

İletişim