KG 35-40 / 23 Nisan

En son geçen cumartesi yazdıktan sonra bu hafta boyunca, gün gün neler yaptığımızı hatırlamakta zorlanıyorum. Bu yüzden böyle bir gayrette de bulunmayacağım. Fakat çok net hatırladığım günler var, iki Salı günü.

 Sanırım karantina günleri boyunca yaşadığım en dip gündü. O kadar kötüydüm ki, öğleden sonra kendimi odaya kilitledim. Biriken çok fazla şey var elbette ama asıl sebep günler boyu süren, kendime ait hiç zaman ayıramamanın getirdiği bunalımdı. Eşim mayıs başında resmi olarak farklı bir departmana geçiyor ve son bir aydır iki departmana birden iş yapıyor. Bir yandan da ayrılacağı bölüme yeni gelenlere işi öğretiyor. Bu ekstra yoğunluk, çocuklarla sabah 8 akşam 10 (iyice geç yatar oldular) sadece benim ilgilenmem, yürüyüş tekliflerimin hep reddedilmesi, bin kere söylediğim hadiler... (tüm annelerin klasik problemleri aslında) beynimi pelteye çevirmiş, düşünemez, üretemez, insanlıktan çıkmış bir robot gibi hissetmeme neden oluyor ve beni yıpratıyor. Ertesi gün eşime şöyle yazmıştım Whatsapp’tan.

“Dün yaşadığım çöküntü gibilerini daha önce de yaşadım biliyorsun. Ama belki sebebini hiç düşünmedin. Düşün ki bir çocuk var, oldukça yaratıcı, özgür düşünceli hiç boş durmayı sevmeyen hep yeni şeyler üretmek isteyen bir çocuk. Böyle bir çocuğun olsa ne kadar gurur duyardın.Sonra o çocuk büyüyor her gün aynı işleri yapmaya, hiç üretecek zaman bulamamaya kısır döngü içinde çıldırmaya başlıyor.Ve nefes alacak bir boşluğu dahi yok.”

 Ertesi gün biraz geçmeye başladı ama her şey bulanıktı sanki. Perşembe gününden itibaren, eşim, istediğim gibi kullanacağım iki saati bana vermek üzere gününü yeniden programlamayı önerdi ve akşamüstü 4-6 arasını, tatmin edici şeyler için kullanmaya başladım. İyi geldi.

 Bir diğer unutulmaz gün de Perşembeydi. Hayatımda yaşadığım en coşkulu 23 Nisan’dı sanki. Evi süsledik, 23 nisan şarkıları söyledik, instagramdaki bir birinden güzel, özenli paylaşımlarla mest oldum. O gün çocukları dersleri için darlamadım. Hava da şahaneydi, trombolin üzerinde sürükleyici bir oyun kurdular ve saatlerce oynadılar. Şimdi diyeceksiniz ki bak çocuklar kendi oynuyor bu arada dinlensene diye ama bu bebeğin uyurken sen de uyu demek gibi bir şey. İmkansız. Birincisi onlara göz kulak olmam lazım çünkü arkanı döndüğün anda hiç yoktan kavga çıkabiliyor ve ikincisi evin işleri tabi ki hiç bitmiyor. Bir de onlar aralıksız anne deyip bir şey istedikleri için, bir işe girişmek de konsantre olmak da imkansız. Onlar oynuyor ama getir götürler, yıka katlalar, ayıkla pişirler, topla düzeltler hiç bitmiyor. Bu karantina günlerinin başında adım sayar kol saatini sırayla hepimiz birer gün takmıştık. Sadece ev içindeki adım sayılarında rekor tabi ki kızımda 14-15 bin arası. Oğlum 12-13 bin ile takip ederken, o gün çalışıyor olmasına rağmen 10bin adım atmış kocam. Ya ben sadece 6bin adım. Nasıl olur, imkansız, bu saat bozulmuş itirazlarıma rağmen sonradan aydım. Adımların az olması oturduğum anlamına gelmiyor, 3-4 mt içine hapsolduğum mutfakta o kadar uzun süre ayakta duruyorum ki, evet yürümüyorum ama oturmuyorum da. Mutfağın işleri hiç bitmiyor. Hatta ilerde büyüdüklerinde çocukların benim mutfaktaki halimi hatırlayacaklarından eminim.

Elele tutuşan çocuklar kestim, sonra birleştirip cama astık. Tabi ki çıplak asamazdık, hepsini giydirdik :))

 Ve haftanın son bombası ise okulların açılışı. Salı akşamı başbakanın açıklamasının ardından ve bu gün de çoğu okulun hazırlayıp gönderdiği bildiriye göre, iki hafta sonra haftada ikişer gün olmak üzere ilk okullar eğitime açılacak. Sebep , eğri düşüşe geçti, kontrollü yayılım başlayabilir. O gün eninde sonunda gelecekti ama hepimiz çok etkilendik. Evde olmaya alıştık o ayrı ama hollandanın sağlık sistemindeki gelişmelerle ilgili o kadar az bilgimiz ve bu güne kadar olan süreçle ilgili o kadar çok güvensizliğimiz var ki haliyle kurban rolüne düşmekten korkuyoruz. Diğer yandan istemezsen gönderme gibi bir seçenek de sunmuyorlar. Okullar kendi insiyatifinde önlemler alacak. Haftanın iki günü sınıfın yarısı, iki günü diğer yarısı gidip aralıklı oturacaklar, bahçede nasıl oynayacaklar bilgim yok, iki saatte bir çocuklara el yıkatacaklar, bahçeye veli sokmayacaklar vs.

 Online sistem çok iyi gidiyorken, öğretmenleri de riske atmak çok mantıksız fakat yapacak bir şey yok. Üstelik ilk okullarda yaşlı öğretmenler daha fazla. Kızım bile anne nasıl olacak ki, nasıl uzak durulur çok zor diyor. Biz de takip edip göreceğiz. Bu günden itibaren iki haftalık mayıs tatili başladı. Derslere ara vereceğimiz için belki bu son iki hafta karantinanın en keyifli en oyunlu haftası olur bilemiyorum. Fakat kriz olmasaydı, ilk defa bu tatilde artık çocuklar büyüdüğü için uzun bir araba seyahatine çıkıp, farklı şehirlerde konaklayıp kuzey italyaya gidecektik. Kısmet işte. Neyse ki otel vs rezervasyonu yapmamıştık. Bu sene sanırım ilk defa tüm yazını yaşayıp göreceğiz Hollandanın.

Hayırlı ve şifa dolu bir Ramazan ayı diliyorum herkese.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

İletişim