Kitap Yorumu: Call Me By Your Name - Andre Aciman

Herkese merhaba! 

Evde takılmayı seven, yazdan nefret eden biri olarak “Lanet virüs yok olsa da denize gitsek,” moduna girdim. Demek ki neymiş, her canlı bir gün mutlaka yazı sevecekmiş. Şaka bir yana, hobilerimi dibine kadar yaşadığım için artık sosyal olabilirim. Günlerim nasıl geçiyor? Hafta içi yine 09.00-18.00 arası çalışıyorum. Sonra üşenmezsem biraz egzersiz yapıyorum. (Löp löp her gün tatlı gömdüğüm için…) Survivor başlayana kadar kitap okuyorum. Sonra Survivor izlerken bilgisayarımdan dizimi de izliyorum. Hangisi sıkıcı gidiyorsa bir diğerine odaklanıyorum. (Netflix’i sömürdüm, şimdi Amazon Prime’ın deneme sürümünü sömürüyorum. Diziler için de bir blog yazısı gelecek.) Böyle böyle derken kitap stoğum azaldı, adını duyup izlemeyi ertelediğim dizileri bitirdim ve gerçekle yüzleştim: Bu durum ne zaman bitiyor aga?

Ahh ahh ne hayallerim vardı, ne tatil planları yapıyordum ki pasaportumun süresi dolmak üzere. Vizelerim bitti. Ben de dedim ki kitaplar aracılığıyla dünyayı gezeyim. Call Me By Your Name (Adınla Çağır Beni) uzuuun bir süredir okuma listemdeydi. 2015’ten beri erteliyordum. :) İngilizce kitabını almak fırsatım olunca da orijinal dilinden okumak istedim. İyi ki de öyle yapmışım. Bazen bazı kitapları orijinal dilinden okumak daha keyifli oluyor. (Gören de sanki her dili biliyorum sanacak. Sadece İngiliççe biliyorum efenim. Kısmetse Hollandacamı geliştireceğim…)

Filmi çıkıp büyük bir başarı elde etmesine rağmen kitabını okumadan filmini izlemek istemedim. O saf, derin aşk duygusunu okuyarak sindirmek istedim. Mükemmeldi diyemem, belki geç okuduğum için belki bu tarzda çok kitap okuduğum için ama çok sevdim. Kitaplığıma baktıkça gülümseyeceğim bir kitap oldu.

You said Later! not to mean farewell but to say you’d be back in no time.

17 yaşındaki Elio’nun gözünden bir aşk hikayesi okuyoruz. Yaşından olsa gerek tüm duygularını en saf haliyle aktarıyor. Belki de onu bu yüzden çok sevdim. Lisede tuttuğum günlükleri okuyunca bazen çok gülüyorum bazen de “vay be ben neymişim” diyorum. En güzel yaşlar 16-17 bence.
Elio’nun ailesi yazlık evlerinde her dönem bir kişiyi birkaç haftalığına misafir etmektedir. Babası arkeoloji alanında bir profesör olduğu için akademik yazışmalarında ona yardım edecek birini yazlığında ücretsiz ağırlıyor. İtalya’da bir sahil kasabasında olan bu eve, o yaz Oliver adında genç bir adam gelir. (24 yaşında) 
Elio, git gide Oliver’a aşık olduğunu fark eder ve duygularını gizlemeye ama bir yandan da karakterini keşfetmeye başlar. Karşılıksız bir aşk mı? Bu işte sorgulanabilir. Çünkü; hem yaş farkı var hem zamanları kısıtlı (Oliver yaklaşık 6 hafta kalıp gidecek) hem de erkek-erkek ilişkisi olması o dönemde (kitap 2007 yılında basıldı) aşırı dikkat çeken bir olay. Bakmayın böyle rahat yazdığıma. 2020 yılında olmamıza rağmen hala eşcinsel ilişkilerini kınayan, benimsemeyen ya da göz deviren birçok insan var. Irk, millet ayrımı yapmaksızın. Bu kitabın o dönemde çok ses getirmesi ve günümüze kadar popülaritesinin azalmaması bence bundan dolayı. 

Try again later meant, I haven’t the courage now. Things weren’t ready just yet.

Çok yoğun bir kitaptı. Hem İngilizceden okuyor olmak hem de metinsel olarak dolu dolu olması beni tatlı tatlı zorladı. Ama inanılmaz güzel geldi. 
Sadece bir aşk hikayesi de anlatılmıyor. Yazar, araya sanatla ilgili serpiştirmelerle kitabı daha da büyüleyici kılmış. Şarkılar, şiirler, kitaplar… Dopdolu bir kitaptı diyebilirim.

Klişelerle dolu, sıradan aşk hikayelerinden cidden bıkmıştım. Bir süredir aşk kokan kitaplardan kaçıyordum ama Call Me By Your Name (ismi bile ne kadar görkemli) bana yeniden aşkı sevdirmeyi öğretti. Giderek büyüyen bir sevgi. Karşılıksız olacağını bile bile. 

“Do you like being alone?” He asked.
“No. No one likes being alone. But I’ve learned how to live with it.”

LGBT’ye karşı bir olumsuz düşünceniz yoksa mutlaka okuyun isterim. Artık şu zincirleri kıralım olur mu? Aşkın, sevginin ne yaşı ne de cinsiyeti var hanımlar, beyler.

Son olarak; yazar devam kitabını da yazdı. “Find Me” geçen senenin sonunda yurt dışında çıkmıştı. Şimdi bizde de Sel Yayınları tarafından basıldı. Onu Türkçe alıp okurum artık. 


Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

Güncelleme - 06.05.2020 Geçen pazar günü aniden filmi izlemeye karar verdim ve bir şey itiraf edeceğim. Filmini daha çok sevdim! Bunu kolay kolay dile getirmem ama cidden çok güzel bir uyarlama olmuş. Oyuncu seçimi, kitaptan direkt uyarlanan sahneler, çekilen mekanlar, seçilen müzikler... İnanılmaz güzeldi ve izledikten sonra bir süre bir şey yapmaya odaklanamadım. Hemen film müziklerine daldım. Dinledikçe sahneler gözümün önünden geçti. Hala da müziklerini dinliyorum. Hiç önermediğim bir şeyi yapacağım: Kitabı okumadan da filmi izleyebilirsiniz!!! Agggh çok güzeldi. *-*

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

İletişim