Bu kıssada hisse yok…

Kırk Haramiler; kervanı basıyor…

Malları yağmalıyor…

Kervanın ileri gelenlerini de kaçırıyordu…

Kervan sahibine tavsiyeler yağmur gibi yağmaya başladı…

Hiçbir tavsiye kervan sahibini ikna etmiyordu…

O ana kadar hiç konuşmayan bir yaşlı kişi:

“Falanca köyde adı filanca olan bir yiğit yaşıyor… Kırkının da hakkından gelir” dedi…

Kervan sahibi tavsiyede bulunanla birlikte adamlarına o köye gitmelerini emretti…

Tam kapıdan çıkılacakken o yiğidi tavsiye eden kişi:

“Yalnız” dedi, “yiğidin uykusu biraz ağırdır…”.

Kervan sahibi eliyle havayı dövdü, “boş ver” gibilerden…

Gittiler, yiğidi alıp geldiler…

Kervan yola koyuldu…

Gece konakladıklarında Kırk Haramiler baskın yaptı…

Ne var ne yok yağmaladılar…

Tam, çekip gideceklerdi ki…

Haramilerden biri:

Kervan sahibinin tuttuğu yiğitten söz etti Harami Başına

Kendisi için de ileri geri laflar ettiğini söyledi…

“Gidin bu herifi tek tek becerin” diye emretti Harami Başı…

1,2,3,4…… 36,37,38,39…

Tam kırkıncı harami de işini görmek üzereydi ki…

Yiğit uyandı…

Kırkını birden kılıçtan geçirdi…

Herkes memnun…

Kervan sahibi hariç…

O, çıkarıp yiğidin parasını ödedi…

Ve:

“Yolun açık olsun, buraya kadar” dedi…

Yiğit, bu kadar başarıdan sonra neden işine son verildiğini anlayamamıştı…

Sebebini sordu:

“Tamam yiğitsin, güçlü kuvvetlisin de ama kardeşim” dedi Kervan Sahibi… “Ben her seferinde seni becerecek 39 haramiyi nereden bulacağım?..”.

NOT:

Lütfen, bu kıssadan siyasî, iktisadî veya beşerî bir hisse çıkarmaya çalışmayınız…

Yazacak konu bulamadım…

“Kıssa anlatayım” dedim…

Eğil biraz Okan’cığım…

Sevgili şovmen Okan Bayülgen, “Z kuşağından hiç hazzetmiyorum” demiş…

Dert değil Okan’cığım…

Onlar da sana “bayılmıyor” yani…

Nereden mi biliyorum?..

Bir A kuşağı olarak…

Onlarla zaman zaman geyik kaynatıyorum da oradan…

Yakınlığımızın kaynağı mı?..

Söyleyeyim…

Okan’cığım…

İnsanlar:

Düz bir çizgi değil, dairedir

Z Kuşağı dairenin sonunda…

A kuşağı olarak ben ise başta olduğum için…

El ele yürüyoruz…

Senin, benimle aramızda birkaç kuşak…

Onlarla ise en az 25 kuşak olduğu için…

Onları göremiyorsun…

Onlar da seni göremiyorlar…

Kim bilir…

Birbirinizden hazzetmemenizin sebebi bu da olabilir…

Eğil biraz canım…

Z kuşağını görmeye çalış…

Eğer onları görmene ben engel oluyorsam…

Biraz geri dururum…

Dert etme…

E n’oldu?..

Temel, çocuklarına “öleceğum da uşaklar çok hastayum” diyordu…

Ama…

Çocuklarını hasta olduğuna inandıramıyordu…

“Turp gibisun baba daa, nereye oyle durup dururken?..”.

Bu “hastayım, oleceğum…”.

“Turp gibisun daa olmezsun” tartışmaları sürerken Temel ölüyor…

Vasiyeti üzerine mezar taşına şöyle yazılıyor.

“Hastayım dedum, hastayum dedum inanmadunuz… N’oldi?.”

Ey:

“Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” diyerek…

Olmadık bir iktisat kuramı uyduranlar…

Olmaz öyle şey dedik dedik inanmadınız…

N’oldu?..

Yazıklar olsun ikinize de…

Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan:

Vahşi bir savaş…

İki taraftan da ölen gariban çocukları…

Ve…

Yine de çözülmeyen Karabağ sorunu…

Bugünlerde…

Aliyev ile Paşinyan bir araya geliyor…

Neden?..

Uzlaşmak için?..

İyi de arkadaş…

Madem uzlaşacaktınız…

Siz bu b.ku neden yediniz?..

Savaşmadan önce uzlaşsaydınız daha iyi olmaz mıydı?..

Hem gençleriniz ölmezdi…

Hem kentleriniz harabeye dönmezdi…

Hem de…

Halkınızdan topladığınız vergiler…

Silah sanayicilerine ve tacirlerine gitmezdi…

Yani efendiler…

Tipik Doğulusunuz

Önce ateş ediyorsunuz…

Sonra nişan alıyorsunuz…

Yazıklar olsun ikinize de…

Halen İnönü’yü suçluyorlardı ama…

2. Dünya Savaşı sırasında…

Tüm Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de kimi gıdaların sıkıntısı yaşanıyordu…

O gıdalardan biri de şekerdi…

İnönü

Savaş bitti…

Cumhurbaşkanı İnönü halkın arasında, durum hakkında bilgi almak için dolaşırken…

Babası tarafından elinden tutulmuş…

Ve belli ki…

Önceden kurulmuş bir çocuk:

“Sen bizi şekersiz bıraktın” dedi…

İnönü gülümsedi:

“Şekersiz bıraktım ama babasız bırakmadım…”.

Aradan yaklaşık 80 yıl geçti…

Ve canlarım…

İnönü’yü…

Savaş sürecinde yaşattığı şeker kıtlığı için halen eleştiren bugünkü iktidar zihniyeti…

Savaş olmayan bir dönemde:

Milleti şekersiz bıraktı, iyi mi?..

Sondaki notu düşmek zorundaydım…

Erdoğan, Merkel ve Macron geçtiğimiz günlerde Roma’da bir araya gelmişlerdi…

Konu asgari ücretten açılmış…

Merkel:           

“Bizde asgari ücret uygulaması yok gibidir ama alanlar da 1.500 Euro alır. 1.000 Euro’sunu harcarlar, kalanını ne yaptıklarını sormayız…”.

“Bizde de” diye başlamış Macron “asgari ücret uygulaması yok gibidir ama alanlar 1.400 Euro alır. 1.000 Euro’sunu harcarlar, kalanını ne yaptıklarını sormayız…”.

Sonra da dünyada, asgari ücretle en çok işçi çalıştıran Türkiye Cumhurbaşkanı’na çevirmişler bakışlarını:

“Bizim çalışanlarımızın %60’ı asgari ücretle çalışır” demiş Erdoğan…

“Biz onlara 250 Euro maaş veririz, onlar ayda 600 Euro harcarlar; kalan 350 Euro’yu nereden bulduklarını sormayız…”.

NOT:

CİMER görevlileri ve Aktrollere hatırlatırım:

Bu bir fıkradır…

Kâhin miyim?…

Kim yazmış bilmiyorum…

Bana bir yakınımdan geldi.

Fıkra(!) şöyle:

“Şeytana Türkiye nöbeti yazmışlar; ‘Estağfurullah ne haddime’ demiş… ‘Büyüğümüz orada iş başında…’.”.

Şeytanın büyüğü kim mi?..

Nereden bileyim?..

Ben kâhin miyim?…



Alıntı Haberin Kaynağı Korkusuz Gazetesi https://ift.tt/3qXjhWP

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

İletişim