Propaganda ve algı 

Bundan tam bir yıl önce yani Kasım 2020’de “Filistin Benimdir” kitabım yayınlanmıştı. Adem’den günümüze kadar yaklaşık on bin yıllık tarih boyunca Filistin’le ilgili aklınıza gelebilecek her şeyi 550 sayfada özetlemeye çalıştım. Kitabın ön sözünde ve giriş bölümünde belirttiğim gibi onlarca belki de yüzlerce kaynaktan yararlandım ve bu kaynakların isimlerini kitabın sonunda belirttim.

Kitapta Hitler ve Yahudi soykırımı ile ilgili bir bölüm var.

Bu bölümde çoğunluğu Yahudi kökenli Batılı tarihçi ve bilim insanının savlarını aktararak Hitler ve Naziler’in Yahudi iş adamlarıyla ilişkilerini tarihsel gerçeklerle anlatmaya çalıştım. Tarihçilere ve elbette bana göre de, ortada bir soykırım vardı ama sayılar abartılmıştı ve bu işin içinde bir çok karanlık hikaye vardı.

Kitabın yalnızca bu bölümünü okuyanlar ya da okumadan başkalarından duyanlar bana çok kızmıştı. Bunlar arasında “solcu ve aydın” geçinen bazı “bildik” kişiler de vardı.

Oysa bana değil Yahudi kökenli tarihçi ve bilim insanlarına kızmaları gerekirdi.

Tabi bilimsel gerçekler ortada varken kızmalarının da bir anlamı yok ama hadi neyse.

Peki durduk yerde ve bir yıl aradan sonra neden bu konuyu yazıyorum?

Çünkü Londra’da yaşayan Filistinli bir meslektaşımla benzer bir konuyu konuşurken Yahudi kökenli tarihçi ve arkeolog İsrael Finkelstein (Babası Ukrayna’dan Filistin’e göç etmiş) ve tarihçi Neil Asher Silberman’in 2001’de İbranice ve İngilizce yayınladıkları “The Bible Unearthed” ve “David ABD Solomon” kitaplarından söz etti.

İsrail’de halen üniversite hocası olan ve “arkeolojinin atası” olarak bilinen Finkelstein‘in söylediklerini ben söylesem “sözde aydınlar” kıyameti koparırdı.

Finkelstein ve Silberman’e göre “Tevrat ve dinsel kaynaklarda sözü edilen hikayelerin büyük bölümü ne anlatıldığı gibi ne de meydana geldiği zaman ve mekan bakımından hiç olmamıştı”.

İsrailli başka arkeologların destek verdiği Finkelstein ve Silberman’ın savlarıyla ilgili olarak 5 Ağustos 2011’de uzunca bir değerlendirme yayınlayan Jerusalem Report dergisi “Arkeologların başta Kudüs olmak üzere Filistin’in her yerinde yaptığı tüm kazılarda İbranilerin Mısır’dan kovulması ve Musa’nın peygamber olmasından başlayarak Tevrat’ta ve dini kaynaklarda yazılan hikayeleri kanıtlayacak hiçbir bulguya ulaşamadılar”  diyordu.

Özellikle “Nil’den Fırat’a kadar vaad edilen topraklar”, “Allah’ın seçkin halkı Yahudiler”, “Yahudilerin Filistin ve Kudüs üzerindeki hak iddiaları” ve son olarak “Süleyman Tapınağı” ile ilgili savlar.

Dergi Haham Eliyahu Kaufman’ın da Finkelstein ve Silberman‘in tapınakla ilgili savlarını paylaştığına da dikkat çekmişti.

Kaufman; “Süleyman Tapınağı iddiası Yahudileri Filistin’e çekmek isteyen Siyonist propagandanın temelini oluşturur ama asılsızdır” diyordu.

Haham Kaufman doğru söylüyordu.

Başta İngiltere olmak üzere emperyalist ülkelerin desteğiyle Siyonist ideoloji yalnızca dünyanın dört bir tarafından Filistin’e taşınan Yahudileri kandırmamış aynı zamanda dünya kamuoyunu da yalanlarıyla kendine acındırmıştır.

İtiraf etmek gerekir ki bunu da dünyanın bir çok yerinde kontrol ettiği medya ve sinema gücüyle yapmıştır.

Ama işin püf noktası Arap ve Müslüman ülkeler dahil dünyanın bir çok ülkesinde iktidarlar İsrail’e ve Siyonist ideolojiye inanan İsrail’deki egemen güçlere dolaylı-dolaysız hizmet etmesidir.

Sonuç olarak Siyonist ideolojinin tüm iddiaları propagandayla “aydınlara” kabul ettirilerek algılara dönüştürülüyor ve sonra da toplumlara benimsetiliyor.

Eliyahu Kaufman, Finkelstein, Silberman ve benzerleri bu savlara karşı çıkınca herkes onlara karşı koyuyor, kitapları sattırılmıyor ve seslerinin duyulmaması için İsrail yanlıları her yerde seferber ediliyor.

Herkes her şeyi Hitler’in adamı Goebbels’ten öğrenmiş.

Şimdilik işe yarıyor ama yatsı zamanı ne kadar gecikirse geciksin yalancının mumu elbet sönecektir.

Her konuda ve her yerde olduğu gibi.

Hikaye bundan ibarettir.



Alıntı Haberin Kaynağı Korkusuz Gazetesi https://ift.tt/3FFOX7n

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

İletişim